30 Ekim 2013

Pek Acaip İnsanlar Vol.1: Albert Kahn

Rabbim bazı insanları dünyaya anlam katsın diye yaratmış. Onlardan birisi Albert Kahn.

1860'da doğuyor, 1940'da ölüyor. Yahudi kökenli Fransız. Fena halde hayırsever. Sıfırdan başlıyor, kendi kendini yetiştirerek dönemin en varlıklı bankerlerinden biri oluyor. Ama onu farklı kılan para kazanma yeteneği değil. Serveti sayesinde insanlığa müthiş bir miras bırakıyor: "Yeryüzü Arşivleri".

Düşünün ki fotoğrafçılık daha emekleme aşamasında. Şanslı ve zenginsen, fotoğraf makinesini ömründe bir kere maaile iki dirhem bir çekirdek fotoğraf çektirirken görüyorsun. Fotoğrafları renklendirmeyi sağlayan otokrom yöntemi 1904'te keşfedilmiş, yeni yeni deneniyor. Seyahat desen, kısacık mesafeleri kat etmek için günlerce yol gidiyorsun.

İşte bu ortamda, Kahn, Asya ve Amerika'ya yaptığı seyahatlerde fotoğrafçılık dersleri almış şoförüne fotoğraf çektirtiyor. Ama yetmiyor, Fransa'ya döner dönmez "insanlığın kaybolması an meselesi olan taraflarını ve alışkanlıklarını" muhafaza etmeyi kafaya koyuyor. Bu işin küresel barışa katkı sağlayacağına inanıyor. Delilikle dahilik arasındaki ince çizgi meselesinde Kahn deha tarafında kalanlardan. Sen tut yıllarca dünyanın dört bir yanına fotoğrafçı ve kameraman ekipleri gönder. Hem de hayrına. Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünden İrlanda'daki son geleneksel Kelt köylerine, 1.Dünya Savaşından Moğolistan çöllerine tüm dünyayı bizim için donduruyor adam. Bir fotoğraf, bin hikaye, her biri inanılmaz. 1909-1931 yılları arasında beş kıtada, elliden fazla ülkede, toplam 72.000 otokrom (renkli) fotoğraf, 4.000 siyah beyaz fotoğraf ve yüz saat civarında film topluyor. Adam resmen binlerce kareyi birleştirerek insanlığın resmini çekmeyi başarıyor. Buyrun size üç-beş örnek (resimlere tıklayarak büyütebilirsiniz).

HİNDİSTAN
BENİN
BOSNA - Mostar Köprüsü

29 Ekim 2013

Efendiler, Yarın Cumhuriyet İlan Edeceğiz

 "Efendiler, Yarın Cumhuriyet İlan Edeceğiz". Mustafa Kemal Atatürk, 28 Ekim 1923

Ah be Atam, ne arıyoruz seni...

27 Ekim 2013

Konuşan Kitaplık

Kitap sevmem. Bayılırım. Pek kıymetli bir dost bana "tam senlik" diyerek Milli Kütüphane'nin şahane "Konuşan Kitaplık" uygulamasından bahsetti.

Meğer 6 senedir devam ediyormuş bu proje. Amaç basit: renkleri, dünyayı, sevdiklerini görebilen bizler kadar şanslı olamayan görme engellilere kitap dinletmek. Milli Kütüphanenin kayıt stüdyolarında gönüllü okuyucular kitap seslendiriyorlar; engelliler de sağlık raporlarıyla kayıt olarak hizmetten internet üzerinden ücretsiz yararlanabiliyor. Hatta istek parçası bile gönderilebiliyor; görme engelli kişi okunmasını istediği kitabı listede bulamazsa talepte bulunabiliyor. Telif hakları yasasına göre kitapları gören kişilere okumak yasak ancak görmeyenler için kanunda muafiyet varmış.

Benzer şekilde Boğaziçi Üniversite-GETEM-Türk Telekom işbirliğinde "Telefon Kütüphanesi" kurulmuştu, hatta reklamı epey dönmüştü televizyonda.

Bizde kitabın kıymeti fazla bilinmiyor ama kitap ufuk açar, hayal kurdurur, hayata bağlar. Gözlerimin görmediği bir dünya hayal edemiyorum (şükredin). Ama daha kötüsü, hayal kuramadığım bir dünyada yaşayamam sanırım. Bu yüzden ben koşarak gönüllü olmaya gidiyorum. Bir hayal de siz kurdurun.

Bilgi için: Konuşan Kitaplık websitesi

22 Ekim 2013

Onların Central Park'ı Varsa, Bizim De Babalar Gibi Betonumuz Var

Yıldım ben bizim siyasetçilerin beton sevdasından, rant açlığından. Gavur 150 sene önce inmiş yerin altına, biz hala trafik sorununa çözümü yerin üstünde arıyoruz. Yemiyoruz içmiyoruz, ağaç söküp, üniversite arazisi tırtıklayıp, AVM-bina dikiyoruz, asfalt döküyoruz, olmuyor seneye aynı yola bir daha asfalt döküyoruz. Betonu-asfaltı yaradana şükür.

Manhattan: New York'un merkezi. Dünyada en yüksek nüfus yoğunluğuna sahip bölgelerden biri. Topu topu 59 km2. Rivayete göre 1,6 milyon insan yaşıyor, 3 milyondan fazlası çalışıyor. Dünya ekonomisinin kalbi burada atıyor desek yalan olmaz. Gitmesek de görmesek de, orada bir Manhattan var uzakta; sanırsın bizim köy, hepimiz adının telaffuzuna kadar biliriz.

Göbeğinde Central Park. 3,41 km2, Manhattan'ın %6'sı. 24.000 ağaç, 9.000 bank, 215 kuş türü, 55 heykel, 36 köprü, 1 hayvanat bahçesi. Arsanın değerini siz düşünün. Ya da düşünmeyin, birileri düşünmüş haritasını bile çıkarmış.
Türkçe meali: park çevresinde m2 fiyatları 54.000 doları buluyor. Bunlar rayiç değerleri, gerçek piyasa fiyatları için ikiyle çarpın. Elin Amerikalısı bilmiyor mu oraya 100 katlı gökdeleni dikmeyi, milyon dolarları cukkalamayı? Alasını biliyor, biz daha kerpiç evlerde yaşarken adam gökdeleni yaratmış. Gavur istese, bizim çapsız belediye başkanlarımızın küçük beyinleri ve dolu cüzdanlarıyla hayallerinde bile göremeyeceği binalar diker oraya. Ama ne oradaki ağacı söküyor, ne içine bina dikiyor, ne de ortasından yol geçiriyor. Çünkü adam biliyor ki o park orada olduğu sürece nefes almaya devam edecek, çocuğu yeşili severek büyüyecek, şehrinin değeri yükselecek. Dünyada bir akıllı bizim fırsatçılar. Parktaki hayvanat bahçesine bizdeki hayvanlardan da numunelik göndermek geçiyor içimden.

Bu arada Central Park'a yılda 40 milyon ziyaretçi geliyormuş. 2012'de turizm cenneti memleketimize gelen turist sayısı rekorunu kırdık: Türkiye toplamı 31,5 milyon.

Naçizane tavsiyem, ilk resme yakından bakın, insanın aklı çıkıyor.

21 Ekim 2013

Dünyayı Değiştiren 7 Afiş



1. Sene 1914. 1.Dünya Savaşı yeni patlak vermiş. İngiliz hükümeti tutuşmuş, gençleri milliyetçi damarlarına bastıra bastıra vatani göreve çağırıyor. Dönemin Savaş Bakanı, afili bıyıklı Lord Kitchener, Britanyalıları istiyor zira memleketin onlara ihtiyacı var. Ha bu arada tabii ki "Tanrı Kralı Korusun". Çizen Alfred Leete.



2. Sene 1917. Tıpkısının aynısı. 1.Dünya Savaşının ilerleyen yıllarında, savaşa asker yetiştiremeyen meşhur Sam Amca "Seni istiyorum" der Amerikan gençlerine. Böylelikle mini mini garibanlar dünyanın diğer ucundaki savaşa, adını bile duymadıkları ülkelere kolayca paketlenebileceklerdir. Sam Amca az daha tontiş olabilirmiş o ayrı konu. Çizen James Montgomery Flagg.

16 Ekim 2013

Haberler Vol.3

8 Ekim 2013. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in "Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı" sözleriyle kıyafetine karışmadığı sunucu Gözde Kansu'nun işine son verildi. 

12 Ekim 2013. Fas'ta, Facebook'ta öpüşme fotoğraflarını yayınlayan iki gencin tutuklanmasını protesto eden onlarca kişi Parlamento önünde öpüşme eylemi gerçekleştirdi. Muhafazakar bir grup protestoyu protesto etti, arbede çıktı. 

14 Ekim 2013. Malezya'da dört yıl süren dava sonucunda, mahkeme Hıristiyan Herald gazetesinin "Allah" yazmasını sakıncalı buldu ve Müslüman olmayanların yayınlarında bu kelimeyi kullanmasını yasakladı.

15 Ekim 2013. İzmir'de sahibinden kaçan bir dana giyim mağazasına camdan girdi. Bayramın ilk gününde 4.000'den fazla acemi kasap hastanelik oldu.

13 Ekim 2013

Hukukla Savaş

Hukuk ile savaşmak değil maalesef. Bizimkisi hukuka karşı savaşmak.
Bireylerin adalete inançlarını yitirmelerinden daha kötüsü, toplumun hukuka inancını kaybetmesi. Haklı olan değil, güçlü olan kazanır bu denklemde. Bunun bir adım ötesi, herkesin eline silahını alıp hakkını aramasıdır (bkz. son haftalarda Gülsuyu Mahallesi). Siyasi iktidarların, solcu ağzıyla amansız sermaye sahiplerinin, eğri ama aslında "doğru" ilişkilere sahip olanların sonuçlarını dikte ettiği davalar gördük, daha da göreceğiz. Taraf olmayanın bertaraf olduğu. Ama sadece taraf olmak yetmiyor, "o" taraf olmak da gerekiyormuş, onu da öğrendik. Gün gelecek Yargıtay onayacak bu kararları. Birilerinin hayatları, onurları ellerinden alınırken, ilamları yazdıranlar "aklınızı başınıza devşirin, ders olsun bu size" diyecek. Tüm doğruların yanlış olduğu bir dönem yaşıyoruz. Ucu bize dokunana kadar susmaya devam edelim, ya sonra?


Esma-ül-Hüsna. Allah'ın 99 ismi.
En sevdiğim "El-Adl". Adil olan demek. Mutlak adaleti sağlayan. Haksızlık yapmayan.
Zulmedenin aksi.

6 Ekim 2013

Şipşak Ekonomi Dersi: Bir Elektrik Faturası Trajedisi

Taa 1800'lerde İngiltere Başbakanı Disraeli "Üç tür yalan vardır: yalan, kuyruklu yalan ve istatistik" demiş. Akıllı adammış vesselam. Bir rakama düz bak bir şey söyler, yan çevir başka şey. Önüne virgül koy bir şey, sene koy başka şey. İdeal manipülasyon aracı. 

Böylelikle şişirme ve itinayla seçilmiş rakamlar tekrarlana tekrarlana ekonomimiz harika gidiyor palavrasına toplumun çoğu ikna edildi. Başbakanın "bu sene geçen yıla göre şu kadar fazla araba sattık" argümanını kalkınma göstergesi olarak sunması bile ekonominin emin ellerde olmadığına delalet aslında. Tabii bu da bir politika, araba satacak ki KDV'sini, ÖTV'sini, MTV'sini Hazineye aktaracak. Sonu "V"yle biten kısaltmalar tedirgin ediyor beni. Araba dediğin tükürükle çalışmıyor, deposuna benzin mazot illa bir şey konulacak. Hop gene vergi. Oldu mu sana dünyanın en pahalı benzini. Biliyoruz vergi dediğin devletlerin olmazsa olmazıdır, her ülkede var. Var da, bizde biraz fazlası var sanki. Adam gibi toplu taşıma koy, canımı ye, illa arabasını kullanmak isteyen ödesin bedelini binsin, ama sen vatandaşa alternatif sun, sonra övün araba satışınla. 


3 Ekim 2013

Pastafaryanizm - Uçan Spagetti Canavarı Kilisesi

Akıllı Tasarım Teorisini hiç duydunuz mu? Bilgilerin efendisi Wikipedia'ya göre bu teori, "evrenin ve içerisindeki canlıların doğal seçilim gibi modern bilimin kabul ettiği süreçlerle oluşamayacağını, bu nedenle zeki ve bilinçli bir varlık tarafından tasarlandığını iddia eden bir görüş". Kısaca, Tanrı vardır, bu kadar mükemmel bir sistem rastlantı sonucu olamaz, evrim teorisi de yalan dolandır diyor.

İşte bu teorinin ABD'de eğitim müfredatına girmesini eleştiren fizikçi Bobby Henderson, yazdığı bir açık mektupla Uçan Spagetti Canavarı Kilisesini kurdu. Sene 2005. Temelde tepkisel ve hicivsel bir parodi dini. Zamanında Bertrand Russell bir kozmik çaydanlık teorisi atmıştı ortaya, o düşüncenin gelişmiş hali diyebiliriz. 

1 Ekim 2013

"Food Art": Biz Yumurtayı Zor Kıralım, Elalem...

Zamanında analarımız "oynama önündeki yemekle, çarpılırsın, aha böyle kalırsın" tehditleriyle minik beyinlerimize travmalar yaşatacağına "aferin yavruma, ne de güzel mundar ettin yemeğini, yanına bir de köpek yap bakayım" diye bizi destekleseydi... bunlar yapıyor, biz de hayran hayran resimlerini paylaşıyor olmazdık kanaatimce.

Haberler Vol.2

21 Eylül 2013. Gezi olayları sırasında camide içki içilmediğini söyleyen Dolmabahçe Bezmialem Valide Sultan Camii Müezzini Fuat Yıldırım, Başakşehir'e bağlı Kayabaşı köyüne atandı.

26 Eylül 2013. Polis müdahalesi sırasında sahip olduğu Divan Otel'ini Gezi eylemcilerine açtığı için Başbakanca eleştirilen Koç grubunun kazandığı MİLGEM ihalesi iptal edildi.

27 Eylül 2013. Son dönemlerde maçlarda yaptıkları hükümet aleyhindeki protestolarla sık sık gündeme gelen üç büyük takımın taraftar gruplarına operasyon düzenlendi. 

28 Eylül 2013. 30 Eylülde yapılacak "demokrasi paketi" basın toplantısına Sözcü gazetesi başta olmak üzere muhalif medya davet edilmedi.

30 Eylül 2013. Başbakan Erdoğan geçmişteki baskıcı rejimlere değinerek, merakla beklenen "demokratikleşme paketi"ni açıkladı.