25 Temmuz 2014

4'ünden 25'ine Ressam: Telmo Pieper

Telmo Pieper 4 yaşında çizdiği resimleri koca adam olunca dijital ortamda yine, yeni, yeniden çizmiş.
Tadından yenmez.

21 Temmuz 2014

Otoriteye İtaat - Milgram'dan Gazze'ye

Hastayız otoriteye. Sorsan mangalda kül bırakmayız, "yok efendim bana kimse istemediğim şeyi yaptıramaz", palavra tabii. Gizli gizli seviyoruz komut almayı, güdülmeyi. Zaten Başbakan höt dedikçe milletçe mest olmamızın akılla başka izahı olamaz.

1962 yılı. 2.Dünya Savaşı bitmiş, Nuremberg Mahkemesinde Nazi savaş suçluları yargılanmış, hemen hepsi "biz görevimizi yaptık, komutları uyguladık" savunmasına sığınmış. İşte buradan yola çıkarak Yale Üniversitesinden Stanley Milgram itaat üzerine şu deneyi yapmış:
Farklı sosyokültürel ortamlardan 40 denek seçilir, bunlara öğretmen rolü verilir. Yan odada bir öğrenci bulunur, kendisi aslında aktördür ama deneklerin bundan haberi yoktur. Denekler sorular soracak, her yanlış cevapta görmedikleri ama duyabildikleri öğrenciye bir düğmeye basarak elektrik akımı vereceklerdir. 15 voltla başlanır, her yanlışta 15'er volt artarak 450 volta kadar çıkılır. Tabii ki akım makım yoktur aslında ama denekler bunu bilmez. Verilen elektrik yükseldikçe öğrenci acı çığlıkları atar, kalp rahatsızlığından dem vurur, duvarları yumruklar. 135 voltta bazı denekler deneyi sorgulamaya başlasalar da bir şeyden sorumlu olmadıkları belirtilince devam ederler. Denekler tereddüt ettikçe yanlarında bulunan deney sorumlusu -otorite figürü- devam etmelerini söyler. Ve zorlanarak da olsa devam ederler. Çığlıklara rağmen hiçbir denek 300 volttan önce deneyi terk etmez. 40 denekten 26'sı 450 volta kadar çıkar. %65! Aynı deney farklı ülkelerde de denenir, ve bu oran yer yer %85'e ulaşır.
Milgram deneyinden çıkan sonuç; KİŞİLER, uygun ortam bulduğunda, otorite tarafından desteklendiğinde, SADİSTLEŞEBİLİYOR, AKIL ALMAZ ŞİDDET EYLEMLERİ GERÇEKLEŞTİREBİLİYOR.

18 yaşında eline silah tutuşturulmuş İsrailli çocuk askerlerin bilgisayar oyunu oynar gibi Gazze'de çoluk çocuk demeden insanları patır patır vurması; Hamas'ın da akça pakça bir oluşum olmaması, otoriter yönetimiyle Filistinlileri canından bezdirmek bir yana yeri geldiğinde kendi halkını canlı kalkan olarak kullanması; ölen Filistinlilerin yasını

5 Temmuz 2014

Bir Tutam Monaco

Bond filmleri gibi. Afili ağabeyler, ablalar her yerde. Köpekler bile havalı, Karabaş tadında sevemezsin. Şaşaalı arabalar, yatlar, katlar. Altında cip, Bebek sahilinde turlayan veletlerin sonradan görmeliği yok. Zaten memlekette herkes zengin olunca olağanüstü bir durum olmuyor bu. Malum, Monaco dünyanın en kodaman para babalarının yerleşip paraları çatır çatır yediği şehir devlet. Vatikan'dan sonra dünyanın en küçük 2. ülkesi, 2 km2 bile değil. Alan küçük olunca güzelim şehri koca koca binalarla doldurmuşlar, o pek olmamış. Nüfusu topu topu 30.000. Vergi cenneti diye biliniyor, zira gelir vergisi alınmıyor. Bir tek Fransa'nın baskısı üzerine zenginler gelip vergi kaçıramasın diye Fransızlardan alınıyor. Ne alaka diyeceksiniz, demeyin. Tarih boyunca ülkenin komşu Fransa'yla çok yakın ilişkileri olmuş. 1918'de imzalanan anlaşmadan beri Monako Prensliği Fransa'nın askeri koruması altında. Aynı anlaşmaya göre ülkeyi 1297'den beri yöneten Grimaldi ailesinden hükümdar prensin erkek evladı olmazsa ülke Fransa'ya bağlanacak. Neyse ki Prens III.Rainier Hollywood efsanelerinden Grace Kelly'yi kendine eş, çocuklarına ana yapmış da bağımsızlık sürmüş. 2002 anlaşmasında bu erkek varis konusu kalkmış da halk rahat bir nefes almış.
Yeri gelmişken söyleyeyim, Monaco'yu Foçalılar kurmuş. Evet evet, hani İzmir'in şirin sahil kasabasının eski sakinleri.

Gelelim bugüne. Ben gittiğimde sene 2009'du, küresel kriz birkaç ay önce patlak vermiş, ama daha Monaco'yu kasıp kavurmamıştı. Sokaklarda lüks şubelerini gördüğümüz bankaların bir kısmı kısa süre sonra kepenk indirecekse de bu durum ekonominin can damarı casinoların dolup taşmasına engel değildi. Ana cadde -ki kendisi aynı zamanda Formula 1 pisti- sizi doğrudan Monte Carlo Casinosuna götürüyor. Şehrin göbeğinde lale bahçeleri içindeki heybetli bina, Monaco'yu kumar merkezi yapmayı aklına koymuş, burnu iyi koku alan bir iş kadını olan Prenses Caroline'nin öncülüğünde 1863'de yapılmış.

1 Temmuz 2014

Yaprak Sanatı - Leaf Art: Roy Mallari

Roy Mallari. Bir hayalci daha. Filipinli. Resim yapıyor kendisi. Malzemesi en doğalından, yaprak. Kese kese sanatını icra ediyor... Instagram'da "roy143" adıyla bulunuz, seviniz, sayınız.