2 Şubat 2014

Yerli Malı Yurdun Malından Tercih İlüzyonuna

"Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı". Daha mini minicikken, saf temiz duygularla, kimimiz Ayaş domatesi, kimimiz Amasya elması olmuştuk yerli malı haftasında.
Engin iktisat bilgime dayanarak söylüyorum, yerli malı falan yalan, yok öyle bir dünya. Artık yok. Hele hele bizim gibi az gelişmiş (uluslararası jargonda kabul gören yumuşatılmış ifadesiyle 'gelişmekte olan') ve her şeye bağımlı ülkeler için. Küreselleşmesiyle olsun, gümrük birlikleriyle olsun, Uluslararası Ticaret Örgütüyle olsun, dünya birkaç çok uluslu firmanın tekeline girmiş de ruhumuz duymamış. Hızlı tüketim sektörü bunun en çarpıcı örneği. Sen yerel üretici olarak, istediğin kadar iyi niyete, parlak fikre, üç kuruşluk sermaye ve çoğu zaman lafta kalan devlet teşvikine sahip ol, o devlerin pazarlama ve dağıtım gücüyle mücadele şansın sıfıra yakın. Zaten bu devler ligi oyuncuları, potansiyeli olan her yerel firmayı parası neyse bastırıp satın alıyor. Dünyada neredeyse her şeye sahip 10 şirketin grafiğini çıkarmışlar, 45 dakikadır inceliyorum hala "yuh bu da mı bunların" şaşkınlığını üzerimden atamadım. Erikli'yi, Hacı Şakir'i bile ele geçirmişler. Pazar büyüyor görünüp, aynı oyuncular arasında pay ediliyor, buna da afilli bir isim bulmuşlar: 'konsolidasyon'.


Konsolidasyon sadece tüketim ürünlerinde değil, medya, elektronik, bilişim, her alanda. 1983'de Amerikan medyasının %90'ı 50 firma tarafından yönetilirken, 2011'de 6 firma kalmış. Türkiye'de de durum farklı değil, biraz kurcaladığınızda medyanın taş çatlasa üç dört büyük ailenin kontrolünde olduğunu fark ediyorsunuz.


İşin özü AVM ve süpermarket raflarındaki binlerce ürün ya da onlarca TV kanalı arasında seçeneğimiz varmış hissi, üzerimizde yaratılan tercih ilüzyonunun ("illusion of choice") ta kendisi. Tüketim toplumunun olmazsa olmazı. Adam sana neye ihtiyacın olduğunu bildiriyor, sen (gerçek ya da çakma) Adidas'larınla markete koşuyorsun. Ürün aynı ürün, paranın gittiği yer aynı, üretim yeri ucuz işgücünün sömürülebildiği ülkeler, bir tek ambalaj farklı.

Bu kısır döngü içinde tüketim alışkanlıklarımızın ve düşünce kalıplarımızın bize dikte edilmesi çocuk oyuncağı. Çok tehlikeli, çok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder