12 Ocak 2015

Fransa'nın Yol Ayrımı ve Biz Müslümanlar

I
Vurdular Fransız'ı. Tam da kalbinden. Hz. Muhammed karikatürlerini yayınladı diye Charlie Hebdo'dan. "Baskını İsrail yaptırtmışmış, Müslümanları kötülemek için Fransa planlatmışmış" gibi laflar komik. İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık bir röportajında güzel özetlemiş vaziyeti: "Bugün Türkiye'deki ortalama bir cemaatte mevcut din anlayışıyla eğitilen bir genç üç gömlek sonra IŞİD'cidir". Bunu dünyaya genellemek mümkün. Fazla komplo teorisi üretmeye gerek yok, uçlara çekilmeye müsait, din uğruna öldürmenin sevap olduğuna inandırılabilecek çok gariban var ortalıkta. Bizde dinsiz diye öldürülmedi mi Uğur Mumcu'lar, Bahriye Üçok'lar? Sivas katliamında "Allahsız kafirler" diye galeyana gelen, insanları canlı canlı yakan binler değil miydi? Burnumuzun dibinde binlerce IŞİD'ci, az ötede başka binlerce El-Kaideci yok mu?

Konuya döneyim, çok sevilesi insanlar değildir bu Fransızlar, ukaladırlar, dünyaları ben yarattım havasında gezerler. Ama yiğidi öldür hakkını yeme, bazı yönleri vardır ki takdir etmeden olmaz. Demokrasi olsun, ifade özgürlüğü olsun, bunlara sonuna kadar sahip çıkarlar. Charlie Hebdo baskını ve takip eden operasyonlarda saldırganlar hariç 17 kişinin ölümünden sonra dün Paris'te 1,5 milyon insanın "Je Suis Charlie" ("Ben Charlie'yim") diye sokaklara dökülmesinin bir nedeni bu. Çünkü o adam için aklındakini söyleyebilmek, eleştirmek bir yaşam tarzıdır, iliklerine işlemiştir, vazgeçmez.


Başka bir neden de korkmaları. Fransa'ya gittiyseniz ya da dünkü yürüyüşe göz attıysanız, tanıdık yüzler görmüşsünüzdür muhakkak. Politikacıları demiyorum, bizim insanımıza benzer yüzleri diyorum. Meydanın göbeğindeki heykelde Fransız bayrakları arasında iki Türk bayrağı vardı. Yanında Cezayir bayrağı. Onun yanında her milletten bayraklar. Fransızlarla omuz omuza bir sürü siyahi, Arap, Türk Müslüman vardı orada. Fransa'da büyük çoğunluğu göçmen 5 milyon Müslüman yaşıyor. O kadar iç içe geçmiş vaziyetteler ki bazı şehirlere gittiğinizde Fransız görmekte zorlanıyorsunuz, sokaklarda Arapça konserler dinliyorsunuz. Zamanında uyguladıkları ucuz iş gücü ve sömürge politikaları sebebiyle geçmişte yedikleri hurmalar bugün tırmalıyor. Fransa artık istese de bu insanları ayıklayamaz içinden. Bunun farkındalar. 11 Eylül sonrası dünyayı saran İslam karşıtı paranoya beraber yaşamayı kolaylaştırmıyor. Kendi küçük dünyasında yaşayan sarışın mavi gözlü Fransız, bir kesim basının da gazlamasıyla, sokakta kara kuru hele de sakallı bir adam gördüğünde hemen terörist yaftasını yapıştırıyor. Göçmenlerin suç oranının yüksek olması ve sıkça yaşadıkları asimilasyon problemleri de işleri hiç kolaylaştırmıyor. Sıradan Fransız korkuyor. Tam da katliamdan önce Michel Houellebecq "Soumission" (Teslimiyet)'i çıkardı. Kitap 2022'de bir Arap Müslümanın Cumhurbaşkanı seçilmesini ve sonrasında Fransa'yı bekleyenleri endişeli bir dille anlatıyor. İşte bunlar hep korku. Sağcı Front National lideri Marine Le Pen -ki kendisi yer yer aşırı milliyetçiliğe kaçar, mümkün olsa göçmenleri derhal sınır dışı eder- 2012 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %18 oy aldı. Tabii biz %50'li oranlara, muhalefetsizliğe alıştığımız için fazla algılayamıyoruz ama "normal" demokrasilerde uç bir aday için çok yüksek bir oran bu. Ülkede tansiyon o kadar yüksek ki, yangına körükle gider endişesiyle Le Pen birlik yürüyüşüne davet edilmedi.

İşin ironik tarafı bu korkuya karşılık Müslümanlar da korku içinde. Üç-beş beyni yıkanmış yobaz yüzünden huzurları kaçacak korkusundalar. Baskını izleyen dakikalarda yardıma ilk koşanlardan birisi Drancy Camiinin imamıydı, adam çaresizlikle şunu bağırıyordu "Bunlar barbar, bunlar katil, Müslümanlık bu değil".

Fransa ve aslında tüm Batı dünyası ciddi bir yol ayrımında, önlerinde iki senaryo var:

Senaryo 1. Ciddi iç çatışmalar yaşanacak. Camilere saldırılacak, Müslümanlar okullarda, sokaklarda, işte dışlanacak. Radikal daha da radikalleşecek, çoğalacak, elinde silah, sokaklarda yeni kurbanlar bulacak kendine. O kadar radikalleşmeyen ama yine de öfkeli göçmen gençler sokaklarda önüne geleni yakıp yıkacak. Yıllardır birbirlerine alışmaya çalışan Fransızlarla Müslümanlar arasında ipler tamamen kopacak. Aşırı milliyetçi partiler oylarını artıracak, gittikçe sertleşen ve özgürlükleri kısıtlayan kanunlar uygulanacak. Baskıdan ve şiddetten doğacak kutuplaşmaları terse göçler izleyecek, kayıp kimliksiz kuşaklar doğacak. Toplumun dengesi yitecek ve Avrupa'nın göbeğinde oluk oluk kan akacak.

Senaryo 2. Bol bol sağduyu ve benzersiz bir algı yönetimi gerekecek. "İslam bu değil"i destekleyecek örneklerle öfkenin kendi halindeki Müslümana yönelmesinin önüne geçilecek. Mevcut faillerle ilişkili herkes hesap verecek ki toplumun intikam duygusu bastırılsın. Tabii bununla birlikte istihbarat sıkı tutulacak, Müslüman kanaat önderlerinin de işbirliğiyle radikalleşmeye müsait cemaatler ciddi takibe alınacak, yıllarca nefes aldırılmayacak. Fakat Hollande ve kurmaylarının istihbarat zaafı, operasyon fiyaskosu, kriz yönetimi, Cumhurbaşkanının konuşmalarında verdiği mesajlar çok da parlak değildi. Devletin başının şu an fısıldamaması lazım, "biz biriz ve güçlüyüz"ü yere göğe bağırması gerek. Bana öyle geliyor ki, Hollande bu sürecin sonunda koltuğunu tekrar Cumhurbaşkanlığı hayalleri kuran Sarkozy'ye ya da bir başkasına kaptıracak. Batı ülkeleri Ortadoğu'da dostunu düşmanını daha iyi tartarak belirleyecek, teröristin eline önce silah verip, ucu kendine dokununca tukaka demeyecek.

Meraklısına dipnot:
Aslında Charlie Hebdo bizim basında yansıtıldığı gibi İslam karşıtı bir dergi değil. Adamların işi mizah, toplumdaki her şeye, her tele dokunuyor. Bunun içinde dinler de var, siyasi olaylar da. Kaldı ki Hıristiyanlıkla ilgili eleştirileri Müslümanlıktan katbekat fazla. Derginin aslında tam da eleştirdiği şey -İslam'ın bir kesimindeki radikalleşme- yüzünden en önemli çizerlerini kaybetmesi kaderin kötü bir cilvesi. Yoksa yazarlarının çizerlerinin birçoğu bizim ülkemize de gelmiş gitmiş, camiye de girmiş çıkmış, Müslümanlıkla bir alıp veremediği olmayan işinde gücünde insanlar.
Katliam sonrası Türk haber sitelerinde bu kadar çok "oh olsun, gebersinler, vuranların ellerine sağlık" yorumu olması da düşündürücü ve ürkütücü. Konu din olunca hakkını savunmanın, iletişebilmenin tek yolu ölümden mi geçecek artık?

9 yorum:

  1. ben ikinci paragrafın başında takıldım sayın zip işleri; oysa "çok sevilesi insanlar değildir bu Fransızlar, ukaladırlar, dünyaları ben yarattım havasında gezerler" diye başlayarak iyi gidiyorduk :))

    demokrasi olsun, ifade özgürlüğü olsun bunlara sahip çıkmaları konusuna gelince; o eskide kaldı maalesef. Artık Fıransız da çağın illeti akıl tutulması hastalığına fena yakalanmış durumda... o kadar ifade özgürlüğüne demokrasiye kıymet veren bunu yürüyüşle taçlandırmak isteyen halk le penn'den önce Davutoğlunu çağırmayacak o yürüyüşe. bi kere davutoğlu'nun ifade ettiği şey tamamıyle kavramlara zıt.
    ayrıca söyleyeyim bu günden sonra terör korkusu var, güvenlik önlemlerini arttırıyoruz diye bak ne işler gelecek o avrupalının başına...sanki bu işid cikletten çıktı.
    teröristi yaratan düzen insanları terörden kurtarmak adına başka terörler uyguluyor; insan ne yapıyor; uyuyor... allah rahatlık versin. :)

    YanıtlaSil
  2. Bence Avrupa kaynayacak. Bir de neden Fransa?
    Su Illimunati kitabini hic okumayacaktim. Algim paranoyak. Bu arada parle vu Franse?

    YanıtlaSil
  3. Önce şunu söylemem gerekiyor (en azından benim okuduklarımın içinde) hiç kimsesinin değinmediği bir noktaya değinmişsin ki bence bu çok önemli bir husus , "Fransadaki müslüman azınlık" konusunu gözardı edilmemesi gerekiyor , ben Fransa'ya gittiğimde pariste Barbes civarında bir yerde kalmıştım ve metrodan ilk indiğimde sanırım yanlış yere geldim dedim kendime Fransadan çok afrika'daki herhangi bir ülkenin semtine benziyordu ,aslına bakılırsa şaşılacak bir durum yok senin de dediğin gibi zamanında Fransızların sömürücü politikalarının eserleri bunlar ve yine bunun sonucu olarak ne kadar milliyetçi kesim oylarını artırsa da demokrasi ülkesi denilen Fransa'da müslüman hristiyan ayrımını güçlendirici politikalardan beslenebilecek bir partini gücü sınırlı kalacaktır.(yada amiyane tabirle gözü yemeyecektir ) Ama 11 Eylül 'de olduğu gibi bu durumdan faydalanmak isteyenler olayı gündemde tutmaya devam edecektirler
    Hep söylüyorum burada da tekrar edeyim bana göre mesela din ya da ırk değil insanoğlunu tıpatıp benzese bile bu sefer niye bana tıpatıp benziyorsun diye mutlaka karşı tarafa saldıracak bir şeyler bulabilir mühim olan toplumdan önce bireyler arasındaki ilişkiyi sağlam tutabilmekte , umarım bu Fransa için mümkün bir ihtimaldir.

    YanıtlaSil
  4. bir de yan yana toplanmış yürüyüşe katılmıyorlar mı, milletle bu kadar mı dalga geçilir yahu.
    asıl terörü besleyenler zaten sizlersiniz, bir de gidip yürüyüşün en önünde saf tutuyorlar
    komik bu dünya ya :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu zalımca yorumlara cevap vermeyeceksen yorum kısmını niçün açtın ey hatun :)

      Sil
    2. Haha ciddi yorum ciddi cevap gerektirir diyerekten, şöyle geniş vakitli bir zamana saklıyorum bunlara cevapları kardiş :)

      Sil
    3. Ama hazır yeri gelmişken; biri teröriste elleriyle verir silahı, öbürü kaynaklara çökmek için gider dünyanın diğer ucunda savaş çıkarır, milyonlarca canı gözden çıkarır, öbürü kendi ülkesinde kendi canına karşı terör estirir, amaan hangi birini konuşsak...

      Sil
  5. Çok güzel bir analiz olmuş.

    YanıtlaSil
  6. Yeni okudum

    Çok güzel değerlendirme, zip işlerinin eline sağlık

    Ektiklerini ve burnu havadalıklarının mevyelerini toplamaya başladı batı. Korkarım pek çok masumun canına mal olacak acımasızlıklarına devam ederek paçayı kurtarma dönemine giriyoruz. Hayırlısı....

    YanıtlaSil