18 Kasım 2013

Bir Tutam Küba


Çok oldu gideli. Ama akılda kalanlar kafi.
Buna benzer bir ülke daha görmedim. Coğrafi olarak değil, zihnen farklı.
Mutlular. Çok mutlular. Kıskanılacak kadar mutlular. Sokakta tuttuğunu "Cebinde beş kuruş paran yok, işin gücün yok, rutubetli evin bugün değilse yarın kafana çökecek, niye mutlusun seen?" diye silkele, o kadar mutlular işte. Zaten cana yakınlar, bir de kızlı-erkekli dans mans ediyorlar sokaklarda, sürekli bir fiesta havası, aa diyor insan. Adamlarda o kadar para yok ki, para mefhumu bile yok kafalarında. Farkında olmasak da tüm değerlerimiz, mutluluk ve başarı kavramlarımız paraya endeksli, hücrelerimize işlemiş. Dinimiz imanımız para. İstediğiniz kadar "ne alakası var" deyin, öyle dostlar. Orayı görünce kavradım ben de bunu. Fidel Castro ölmeden giden gitsin, beni anlayacaktır. Yalnız çabuk olun, sonrasında oralara ne olur belli olmaz, zira ABD ellerini ovuşturarak bekliyor...




Fena halde yoksullar ama iki konuda dünya ağzı açık onları izliyor: eğitim ve sağlık. Sokakta yığılsan, seni hemen ya hastaneye taşıyorlar ya da köşe başındaki hekime. Kaşla göz arasında dünyanın en iyi sağlık hizmetini veriveriyorlar. Üstelik bedava. Hem de herkese bedava. Bu arada eğitim de bedava. Ve iyi. Komünizmin nimetleri. Komünizm demişken, Kübalılara "devrim" dediğinizde özellikle Amerikan ambargosundan ötürü yaşadıkları zorluklar bir anda siliniyor, gözlerinin içi parlıyor, çılgınca gururlanıyorlar, Castro yaşayan efsane.
Tıp eğitimleri o kadar iyi ki, Amerikalı doktorlar turist vizesiyle Küba'ya gelip
hastanelerde gizli gizli staj yapıyorlar, bizzat tanıştım böyle biriyle. 2006'da ben oradayken Venezuela'nın başında Amerika'ya kafa tutan, Castro hayranı, solcu Chavez vardı. Ambargoyu alenen delerek ikili anlaşma yapmışlardı. Venezuela Küba'ya günde 90.000 varil petrol veriyor, karşılığında da eğitim, spor, bilim ve teknoloji alanlarında teknik destek alıyor, binlerce kişiyi Küba'da eğitime gönderiyordu. Hatta Küba Venezuela'dan tedaviye gelen hastaları ücretsiz tedavi ediyordu. Sistem tıkır tıkır işliyor, alan memnun veren memnun, bir tek ABD'de sağlam mide ağrısı yaratıyordu bu durum. Üstteki resimde Castro baba "İyi gidiyoruz" diyor, pek manidar.











Başkent Havana çok enteresan bir şehir. Hayvan olsa kesin bukalemun olurdu. İspanyol sömürgecilerin inşa ettiği binalar "Havana zamanında muhteşemmiş" dedirtiyor. Ama bugün binaların çökmüyor olması resmen Allah'ın bir hikmeti, o kadar feci durumdalar. Yollar eski Amerikan arabalarıyla dolu. Geçmişe yolculuk yapmışsın gibi. Filmlerden fırlama ara sokakların birinde "La Bodeguita del Medio" diye bir bar var ki aman uğramadan geçmeyin. Gerçi artık turist tuzağından başka bir şey değil ama zamanında tarih yazılırmış burada; müdavimleri arasında sonradan Şili Cumhurbaşkanı olacak Salvador Allende, şair Pablo Neruda, şarkıcı Nat King Cole ve yazar Ernest Hemingway var. Rivayete göre meşhur "Mojito" kokteyli de burada keşfedilmiş. İçilesi. Duvarlar gelen turistlerin yazılarıyla dolu, boş yer yok. Gel gör ki bu curcuna içinde kafayı kaldırınca tavana üç santim kala, duvarı kaplayan o yazıyla karşılaşmıştık: "Galatasaray". Gerçekten özel bir milletiz biz.

Hazır konu bize bağlanmışken, göğsümüzü kabartan olayı hemen aktarıyorum: Havana'nın göbeğinde Atatürk'ün bir büstü var. Castro, Atatürk'ün vatanını emperyalist Batı'nın elinden kurtarmasına ve yaptığı devrimlere duyduğu hayranlığın bir ifadesi olarak koydurmuş büstü. Okullarda ayrıca okutuluyormuş Atatürk. Şaka maka değil, dünyanın diğer ucunda Ata'mızı bizden daha iyi anlayanlar var.

Meraklısına Dipnot: Purolar efsane.

12 yorum:

  1. Ne diyeyim yazıya bayıldım. Şeytan bırak her şeyi git gez dör dünyayı demiyor değil hani. Şeytanı meytanı bırak hatta bizzat ben kuruyorum o cümleyi. Neyse gece gece özendirdin zaten. Not ettim bir kenara kedinlikle gidilmeli =)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazının böyle bir etki yaratmasına sevindim, bazen şeytanı dinlemek lazım =) en kısa zamanda oraları görmen dileğiyle!

      Sil
  2. Benim de en cok gormek istedigim yerlerden biri.biraz butce biraz zaman gerektiriyor. Dedigin gibi gorulecekse bu aralar gorulmeli yarin obur gun oralara da ne olur bilinmez

    YanıtlaSil
  3. super bir yazi olmus tek kelimeyle bayildim :)kesinlikle gitmek istedigim yerlerden bir tanesiydi fakat senin anlatiminla daha bi gidilesi oldu. emegine saglik :)
    Sevgilerimle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler, Küba'nın tadını tuzunu az da olsa aktarabildiysem ne mutlu bana...

      Sil
  4. BAYILDIMMMMMMMMMMMMMMM...KEISNLIKLE GORMEK ISTEDIGIM YERLERDEN SAFECE UZUMUN BUYUMESINI BEKLIORZZZ..O HAVASINI HAYATINI OYLE MERAK EDITOUM KI..YAZIYA BAYILDIMMM COK TESEKKURLER

    YanıtlaSil
  5. Pek mutlu oldum.
    Kuzu da kendisini oralara götürecek bir anne-babaya sahip olduğu için çok şanslı!

    YanıtlaSil
  6. Mojito dedin de aklıma Cuba Libre geldi. Bir zamanlar otellerde filan çalışırdım. Bir gün internette kokteyl tarifleri için bakınırken Ekşi Sözlük'te ilginç bir şey görmüştüm. (Hâlâ da duruyor, şurada) Özgür Küba anlamına geliyor Cuba Libre. Rom ve kolayla yapılır. Ekşi Sözlük'teki şu cümle yabana atılır cinsten değil gerçekten de: "Küba'nın milli içkisi Bacardi'nin altta, Amerikan suyu cola'nın üstte olmasının anlamı açıktır".

    Umarım tez vakitte ben de Küba'ya gitme şansı bulurum. Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okullarda da dünya tarihini kokteyllerle yemeklerle anlatsalar hepimiz alim olurduk, alim...
      Bu arada üç vakte kadar bir Küba dilerim sana =)

      Sil