6 Ekim 2013

Şipşak Ekonomi Dersi: Bir Elektrik Faturası Trajedisi

Taa 1800'lerde İngiltere Başbakanı Disraeli "Üç tür yalan vardır: yalan, kuyruklu yalan ve istatistik" demiş. Akıllı adammış vesselam. Bir rakama düz bak bir şey söyler, yan çevir başka şey. Önüne virgül koy bir şey, sene koy başka şey. İdeal manipülasyon aracı. 

Böylelikle şişirme ve itinayla seçilmiş rakamlar tekrarlana tekrarlana ekonomimiz harika gidiyor palavrasına toplumun çoğu ikna edildi. Başbakanın "bu sene geçen yıla göre şu kadar fazla araba sattık" argümanını kalkınma göstergesi olarak sunması bile ekonominin emin ellerde olmadığına delalet aslında. Tabii bu da bir politika, araba satacak ki KDV'sini, ÖTV'sini, MTV'sini Hazineye aktaracak. Sonu "V"yle biten kısaltmalar tedirgin ediyor beni. Araba dediğin tükürükle çalışmıyor, deposuna benzin mazot illa bir şey konulacak. Hop gene vergi. Oldu mu sana dünyanın en pahalı benzini. Biliyoruz vergi dediğin devletlerin olmazsa olmazıdır, her ülkede var. Var da, bizde biraz fazlası var sanki. Adam gibi toplu taşıma koy, canımı ye, illa arabasını kullanmak isteyen ödesin bedelini binsin, ama sen vatandaşa alternatif sun, sonra övün araba satışınla. 



Neyse bildiklerimizi tekrarlamaya lüzum yok. Geçen ay sinsi sinsi yanıma sokulan elektrik faturasını gördükten sonra yaşadığım ufak çaplı kalp krizinin etkileri yeni yeni hafifledi. Ama aklıma geldikçe içimden hala sakil küfürler savuruyorum. Rakam telaffuz edersem canınız sıkılır diye hane sayısı bile vermeyeceğim. Sağdan baktım o, soldan baktım gene o. Kağıt şeffaftır bir de arkasından bakayım dedim, sonuç değişmedi. Bir müddet görmezden geldim, yandan yandan bana göz süzdü, sürdüremedim. Kesin benim hattımdan kaçak elektrik kullanıyorlar diye komşularla selamı sabahı kestim, günlerdir kötü kötü kesişiyoruz. EFT yaparken parmaklarım sanki başkasına aitmişçesine komut almadı, dışarıdan takviye ekibiyle gözyaşları içinde tamamladık işlemi.

Sonra beni bir merak aldı, hani biz çok kalkınmıştık, gayrisafi milli hasılamız çok yükselmişti, aslında paraya para demiyorduk ya, dedim bu gavurlar ne veriyor elektriğe. AB Komisyonunun istatistik kurumu Eurostat'ın güncel verilerine göre efenim buyrun sonuç:


Rakamlara bakınca biz bu paraları gıkımız çıkmadan veriyorsak, kalkındığımıza inanasım geliyor. Sonra Enerji Bakanı çıkacak da "önümüzdeki ay zam yok inşallah" açıklaması yapacak diye ağzının içine bakıyoruz. Biz elektriğe bu adamlarla üç aşağı beş yukarı aynı parayı verirken, onların cebine iki ila dokuz kat fazla para giriyor (bkz. Dünya Bankasının kişi başına düşen milli gelir sıralaması). Hadi bunlar nominal değer, alım gücünü de dahil ederek reel değerlerle cümleyi baştan kuruyorum: bu adamlar bizim iki ila beş katımız para kazanıyor (kaynak yine Dünya Bankası)!! Bu durumda biz aynı hizmete iki-üç-dört-beş kat fazla para vermiş olmuyor muyuz? Peki sorarım size, Başbakanın deyimiyle "benim" üreticim, sanayicim, tüccarım, esnafım, vatandaşım nasıl rekabet edecek dünyayla?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder